- kaynamak
- kypět; vařit; vřít
Türkçe-Çekçe Sözlük. 2007.
Türkçe-Çekçe Sözlük. 2007.
kaynamak — kaynamak; karşı gelmek, kabulden çekinmek, sözünü reddetmek I, 166, 225, 248, 390, 441; II I, 191, 280, 302bkz: kayınamak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kaynamak — nsz 1) Bir sıvı, sıcaklığı belli bir dereceyi bulduğunda buhar durumuna geçerek fokurdamak Su, 100 °C de kaynar. 2) Yiyecek, içecek pişmek, haşlanmak Doktorun sade kaynamış kahvesini söylemesini bekledi ve garson gider gitmez konuştu. T. Buğra 3) … Çağatay Osmanlı Sözlük
fıkır fıkır kaynamak — 1) bir şeyden bir yerde çok bulunmak Peynir tenekesinde fıkır fıkır kurt kaynıyor. 2) yerinde duramamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
için için kaynamak — aşırı heyecan, gözü peklik ve hareket içindeyken bunu belli etmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karınca yuvası gibi kaynamak — (bir yer) çok kalabalık ve hareketli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazanı kapalı kaynamak — (birinin) içyüzü bilinmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
midesi ekşimek (veya kaynamak veya yanmak) — yeni yenilmiş yiyeceklerden ötürü midede rahatsızlık duymak Mebuslardan midesi ekşiyen birine bizmut, başı ağrıyan bir başkasına veronal verdim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
beyni kaynamak — aşırı sıcaktan sersemlemek, bunalmak Kızgın güneşin altında bütün gün beynim kaynıyor. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
tenceresi (veya tencereleri) kaynamak — geçimleri az çok yerinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
arada kaynamak — karışık bir durumda gereken ilgiyi görmemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği kaynamak — içinde şüphe ve endişe uyanmak Namazı nasıl kıldığını bilmedi, yüreğinde bir şeyler kaynıyordu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük